22 Haziran 2010 Salı

Into the Wild



Yönetmenliğini Sean Penn'in yaptığı, senaryosu ise gerçek bir hikayeye dayanan Into the Wild, benim için apayrı bir film.


Her izlediğimde değişik bir mesaj iletir bana.
Öyle özgür ve doğaldır çekimleri ki, kendinizi hakikaten Amerika'nın değişik yörelerinde geziniyor bulursunuz. Tüm roller sizinle konuşur sanki.

Bir başkaldırış filmidir Into the wild.
Kendisine toplumda dayatılan başlıkları kabul etmek istemeyen (Deli mi ne? :) bir genç Christopher McCandless.
İstemiyor araba filan. Öyle iş miş de.

Onun üniversiteden mezun olur olmaz, tüm parasını yakıp Alaska seyahatine yeltenmesini ve bu esnada olanları izliyoruz film boyunca.
Çünkü Christopher bunu istiyor.

Filmdeki göndermeler müthiş.
Christopher - Christ ve insanın aslında sosyal bir hayvan olması gerçeğini yüzümüze tokat gibi çarpsa ne olacak cümlenin gelişine kanan sevgili okur? :)

Christopher sorguluyor..
Deli gibi sorguluyor hem de...
En başta kendisini,
Sonra yollarda karşısına çıkan kişileri..
Herşeyi...
Sorgularken ve ille de kendi yolunda devam ederken, Alexander Supertramp'e dönüşüyor.



Emile Hirsch Christopher rolunde parlıyor. Diğer parlayanlar ise society diye çığırdıkça aklımda yer etmiş Vince Voughn ve birlikte-ama-yalnız ex-hippi Catherine Keener...
O kadar samimi oynuyorlar ki..


Kendi içinizdeki Alexander Supertramp'le karşılaşıp ve onunla oturup bir Türk kahvesi keyfi yapmak için mutlaka izleyin derim.

Size birşeyler anlatmaya çalışıyor olabilir!


Into the Wild @ IMDB

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder