17 Ağustos 2010 Salı

Göç Yolları Ayşe Kamışlı Uçuşu #9



Joy & Liz ,6 Kasım 2009
Kendi kendine mırıldanıyordu Joy. Aynanın önünde çantasına prova için tüm eşyalarını koyup koymadığını kontrol ederken...
Mırıldanmaları, yüksek sesli bir şarkıya dönüştü.
“I want to be a part of it!”. Sağ ayağını çat diye yere vurdu. “New York New Yoooooork!”
İçeride çay içen büyükannesine bağırdı: “Büyükanne, ben çıkıyorum!”
Büyükannesi ise “Sonunda! ” diye melodik bir İngiliz aksanıyla ona geri seslendi.
“Lütfen ben evde yokken yatakların üzerinde zıplama büyükanne, yatakları bu kadar sık değiştirmekten bıktım doğrusu!”
“JoooOOy , lütfen dırdırlanmayı keser misin? Yatakların üzerinde zıplamanın nesi kötü? Hem sana neden Joy adını verdiğimizi unutuyorsun! Her zaman 6-7 yaşlarının neşesinde ol diye!” diye şırıldayan bir sesle iletti mesajını büyükanne. “Üzerine kediler & köpekler ve bombalar yağsa bilee!”
“Yağmur şarkısını yine söylemeye başladı bu da ha!” diye güldü Joy, neşelendi adına uygun bir şekilde...
“Tamam tamam, yağmurlar ve bombalar düşerse gökten, o zaman zaten yatağın önemi kalmayacak!” .”Çıktım bileeEEeee, akşama görüşürüüüÜüÜz !” diye bağırdı Joy büyükannesine, onun İngiliz aksanını taklit ederek...
Evin içinde asılı kalan tüm notalar kızıl ve kıvırcık saçlarının arasından süzülerek, onunla birlikte apar topar merdivenden inip, evden çıktı(lar).
“BırrrrrRRrr!””
Hisseder hissetmez soğuğu, beyaz tenine küfretti. Nedense yarı İngiliz olması, İngiliz büyükannesinin yetenekleriyle onunkileri bağdaştırdıklarında pek hoşuna giderken, soğuktan üşümesinin tek suçlusu oluveriyordu bu fahrenaytlarda. .
Ana caddeye doğru koştu ve “Taksiii” diye heybetlice bağırdı. Taksi, üzerinde bulmacası olan bir güneş gibi ışıdı. Joy ise soldan sağa 1. kelime olarak taksiye atladı.
“53. Cadde lütfen!”
Yola koyuldular. Broadway sahnesine, provasına gidiyordu. O off-off Broadway’den – Broadway’e çıkmış olan, güzel Joy idi artık. Güzel ve yetenekli Joy. A little Night Music’in oyuncusu!
“Off of off – bu nasıl bir trafik ?” dedi Hintli gibigörünen taxi şöforüne gülerek. Şöfor ise, onunla konuşmayacağını işaret etti dizik aynasından,sağ elini iki yana sallayarak. Bakışları dikiz aynasında birleştiğinde, Joy, adamın alnının ortasında koyu kırmızı bir nokta olduğunu gördü. Aklına büyükannesinin kardeşi geldi. Hindistan’a yerleşen ve orada tüm ömrünü geçirip her sene baharda çeşit çeşit hediyelerle yanlarına gelen o tatlı ve her-zaman-mutlu adam...
Sonrasında gülümsedi kendi kendine. “Demek her zaman mutlu olmak modası Hintlilere özgü değil, Hindistan’a özgü birşeymiş. Şöforun kırmızı noktasına aman!! Basmayalım.”
Sonra ise mırıldanmasından huylanan Hintli sofore aldirmadan kıkırdayıverdi!

**

Liz & Oliver (6 Eylül 1940)
“Seni çok merak ettik, hem o kuşu nereden buldun? ” dercesine meraklı ve ağlamaklı bir bakış attı Liz, Oliver’a!
“Bil bakalım bu kuşu nereden buldum ? Sokaktaaan!ıslık çalıyordu aynı bir insan gibi ,sonra konuştuk onunla!”
“Kuş dili bilmediğini biliyorum” bakışıydı bu sefer gelen.
Liz, savaş sırasında Londra’da, annesini ve babasını bombardıman esnasında kaybetmiş küçük kardeşlerin abla olanıydı. Bu yaşadığı travma yüzünden konuşmuyordu.
“Bu kuşu nasıl yaşatacağız esas, asıl mesele bu!” diye mırıldanırken Oliver, Liz elbisesinin cebinden çıkardığı kuru ekmeği Oliver’a uzatıverdi. Sonra koştu ve yan tarafta yer alan su bardağını getirdi Oliver’a. Islanması için ekmeğin üzerine su damlattı ufak ufak.
“Ama aç kalacaksın Liz” dedi Oliver.
Liz ise “Hıh! Hiç önemli değil “ dercesine kafayı sağa sola salladı. Sonra bir anda titremeye başladı.
“ Ama Liz ellerin , neden titriyorsun sen böyle?” diye yöneltti Oliver sorularını. Sanki cevap alacaktı. Bu travma ne zaman sona erecekti ?
Çekirdek aileden anne ve baba giderse ne olursa o senaryoyu yaşıyorlardı şimdi? Bir aslan kadar cesur olmalıydı. Derin bir nefes alarak, yaşından beklenmedik bir olgunlukla devam etti:
“Hepimiz korkuyoruz Liz, ama sana söz veriyorum bu savaştan sağ çıkacağız. Bambaşka ülkelere barış içinde yolculuk edeceğiz. Hatta bugün yandaki suyunu aldığın tıknaz adamdan duyduğumu sen de biliyorsun , uzak bir yer olan Hindistan’da akrabaları olduğunu söylüyordu, belki biz de oralara gidebiliriz. Hem orası çok sıcakmış.”
Biraz gülümser gibi oldu Liz.
“Bak Liz! Gördün mü keyfin yerine geldi. Bol bol resim çizeceksin!, sözz!”
Sonra kuşun ekmeği kemirmesini izlediler. Liz ona oyalansın diye verilen deftere bir elma çizmeye başladı. Kuş ise, kuru ekmeğini bırakıp, gelip Liz’in resminin üzerine kondu!
Liz’e baktı ve göz kırptı.

**




Göçmen kuş ,6 Kasım 2009

Onun adının Joy olduğunu bilseydim, yeniden tarifini yapardım neşenin. Hele hele bilseydim öncesinde onun bir Broadway sanatçısı olduğunu, çığırtkan olarak işe başvurabilirdim bile New York Belediyesi’nde. Varsa tabii öyle bir pozisyon! Ve iş başvurumun ardından hemen gökyüzüne süzülerek, “OooooOf N’olur bu işi almama engel olmasın kuş olmam” şarkısını mırıldanırdım.
Yerde su birikintisinden su içerken onu görür görmez uçtum ve taksisinin üzerine resmen yapıştım! Onunla yol almalı, o nereye gidiyorsa ben de oraya gitmeliydim.
5 ve 3 harflerinin sesleri birleşti, orada indi kıvırcık ve kızıl saçlar. 53. Cadde.
O an karar verdim!
Burası benim mabedim olmalı, onun olduğu yerlerde ben cıvıldamalıydım.




Ve ilerledim onunla, ve tabiki bir anda aklıma üşüşen sorularla!



“Kimdi, neyin nesiydi, neydik, ne oluyorduk?”
Tiyatro binasına girdiğinde, onun arkasından elbette ben de uçtum! Herkesle şakalaştı. Kulise gidip makyajını yaptı. Kendine aynadan baktığında arkasından onu izlediğimi görmesin diye, pırr uçuverdim kostüm dolaplarına doğru. Orada tüylü bir şapkanın kenarına konuşlandım.
Sonra sahneye çıktı. Kalabalıktılar. Sürekli şakalaşıyorlardı.
Ama o, o kalabalığın deniz feneri gibiydi. Işığının çakması sık olan, her ışıdığında minik kalbimi hoplatan harika bir varlıktı.
Dayanamayıp sahneye, prova ışıklarının olmadığı yere uçtum. Kullanılmayan bir mikrofonun üzerine kondum!


O oyununu oynadıkça,
Desiree Armfeld’in sahnesinin yıldız tozlarında...
Sorularımın cevabını buldum.
O her sahnesini şiir gibi canlandırdıkça;
Şiir kuş olmuş, kuş şiir olmuştu resmen.
Ben Desiree Armfeld olmuştum.
Ve onun gerçek adıyla
Joy olmuştum.

**

Liz , tüm günlerde
Her gece ama her gece,
Joy uyuduğunda,
Başında oturur, kulağına söylerim bu yıldızlı melodileri.
“Hayal kur Joy! Çekinme, uç daha da yükseklere. Uyandığında, sonsuz gökyüzün hayallerin ve rüyalarınla kaplanmış olsun! , Gökyüzü mavi miymiş? Heyhat kim demiş ? Sen nasıl istersen gökyüzün o renk!”
“Hayallerinin en uç noktalarına doğru giderken, bir göçmen kuş çıkacak karşına...Göçmen kuş sana göz kırptığı an doğru yerdesin! Bunu unutma!”

**

Göçmen Kuş , 6 Kasım 2009
Liz’i evine kadar takip ettim. Arada bir geri dönerken bindiği taksinin arkasından bakıp, kontrol ediyordu gelip gelmediğimi. Ona, onun evine doğru uçtuğumdan emin olmak istiyordu sanırım!
Evine ulaşıp, içeri girdiğimizde ilk an soğuk-sıcak farkından tüylerimi kabartasım geldi iştahla.
Sonra ;
Tanıdık ılık bir koku geçti tüylerimin üzerinden. Ben bu kokuyu kesinlikle bir yerden tanıyordum. Bu kokuyu koklamıştım dah önce buna emindim!
Bu koku su gibiydi ve
ve kuru ekmek gibiydi.
Bu koku, koku değil, 6 yaşında bir kız resmiydi sanki.

**

Liz 6 Kasım 2009

“Ben geldim büyükanne!” . “Biraz sonra David de gelecek. Tam taksiyle gelirken,cep telefonum çaldı. Arayan David’di.. Beni tiyatronun kapısında arabayla beklediğini, ama binadan çıkarken beni görmesine ve arkamdan avaz avaz bağırmasına rağmen beni yakalayamadığını söyledi, bir baktım hakikaten arkamızdaki arabadan el sallıyor. Benim minik David’im! –otopark cezası yemesine ramak kalmıştır eminim! Ama yine de beni beklemiş”
“Ahahaah” diye kahkaha attı büyükanne. Mutfaktan geldi ve sarıldı Joy’a kocaman. Vanilya ve kuru ekmek karışımı birşey kokuyordu.
“Büyükanne , çok ilginç bir küflenmeye yüz tutmuş kuru ekmek kokusu alıyorum. Bu da ne allahaşkına?”
“Seni minik burunlu fare! Tüm kokuları nasıl da alırsın!”, “Mesele şu ki sanırım David’den başka misafirimiz de var bu akşam tatlım, ve ben ona eskiden hatirladığı bir lezzeti de hazırladım”
“Aaa kim o---” demeye kalmadan Joy, kapının zili çaldı. “Gelen David olmalı!” diye koşturdu kızıl ve kıvırcık saçlarını hoplatarak. Aynı küçüklüğündeki gibi.

**

Göçmen Kuş, 6 kasım 2009
Göz kırpabilirdim derdimi anlatmak için evet, ama asla “Hımm ben bir demet maydanoz istiyorum lütfen” diye sipariş veremezdim. Biz kuşlar, sunulanı yerdik. Sunulandan farklı birşeyi bulmak için ise doğanın bambaşka restoranlarına doğru katmerli yolculuklar düzenlemeliydik.
O kokuyu duyduğum an anlamıştım ki bu siparişi farkında olmadan ben vermiştim.
Ve bundan böyle biliyordum ki, zaman ve mekandan bağımsız, sürekli kendime göçmekteydim.
Özgür iradem vardı, seçeneklerim vardı.
Sadece;
Kanatlarım yorulduğunda, V grubumun yer değiştirebileceğim diğer üyeleri yoktu.
Koskoca gökyüzünde,
Kendi V harfim ve
Tüm gelecekteki göçlerle,
Ben birdim!


Bir önceki durak:
Göç Yolları sekizinci durak!

E artık son durak:
Göç Yolları Onuncu Durak!

Göç Yolları Portfolio Yaratıcı Reklamcılık Okulu öğrencilerinin yürüttüğü bir ortak hikaye projesidir.
Daha fazla bilgi için
http://gocyollari-yuva.blogspot.com/