14 Temmuz 2010 Çarşamba

Severim böyle afilli şeyleri & "Tatlı Rüyalar"ı.



İzmir'den kalkacak olan gemi beni tatile götürecek.
İstanbul'dan sabahın köründe göçmüş ve İzmir'i hiç tanımayan biri olarak o kadar yabancıyım ki bu şehre, ilk kafeye oturmak zorundayım.
Bu da beni sömürülmeye müsait bir vaziyette tutuyor.
Ellerimde bavullar ve uykusuzluktan kaymış bakışlarımla kazıklanasıyım.


Her zaman ıvız zıvırlarla doldurduğum çantalarımla Bodrum develerinden hallice ilerlemeye çalışıyorum. Hayali ve tok ,tinggg-tonnggggg zil sesleri eşliğindeyim.

Deniz kenarında bir cahvede (cafe & kahve) sabah kahvaltisi artı 10 tane çay içimlik bir zaman geçirecegimden habersiz, bir sandalyeye oturuveriyorum.

"Burası neresi?" diye garsona soruyorum. Tişörtümde Helvetica 11 punto ile "Kazıkla beni hadi lütfenn" yazıyor.

Zaman geçtikçe, güneş gökyüzünde yükseldikçe garsonla ve eşrafla kaynaşmaya başlıyorum.
"Çay ince belli olsun lütfenn!"
"Hay hayy"
"Şekeri alabilirsiniz, kullanmıyorum"
"Oo kar ettik bugün hadi bakalım."

Kitabım elimde. "Tatlı Rüyalar"ı okuyorum. O kadar dalıyorum ki yanıma bir çingenenin yanaştığını görmüyorum.

Adı Sevtap. Sevtap Abla.
"Bak bak bak" diyor, "Vallahi canim kitaba o kadar dalmıştın ki sana dokunmayacaktım ama birşey beni sana çekti" diyor.

"Neymiş o çeken?" diyorum.
"Gül yüzün , güzel saçların!"

"Sevtap ablaaa, bağlama çekmeee, kazıklama insanları" diyor oradan sürekli bağrışan baş garson.
"Yok yooook, ben parasına değil, canının güzelliğine bakacağım bu falı bu kıza"

Cepten acaaba kaç çıkacak düsüncesiyle, sonrasında ise çıkacağı varsa çıkacak teslimiyeti ile bırakıveriyorum kendimi martavallara.

"Sen" diyor, "Türkiye'ye fazlasın" [Bavullardan anlamış olmalı:] . "Gidip gidip geleceksin uzaklara..."
"Pek beceriklisin, on parmağın aynı durmaz, sıkıntılı ruhun doymaz. Dokuz-beş sana uymaz"
"Yakındır evleniicennn, iki çocuğun olacak , ama oglan cok yaramaz inan" adlı 3 perdelik hayat oyunumu devlet tiyatrosu tadında ozetliyor.

Gül yüzün, güzel sözün, tatlı dilin, oynak belin adlı roman havasıyla gevşiyorum.
Güneş de tepeye vardı. Sıcaaak!
Gevşekliğimden çıkıp;
"Sen" diyorum "Sevtap abla, çok vermişsin etrafındakilere, almayı bilmezsen kalbin üzülür."
Sanki düğmesine basılmışcasına başka bir kapı açılıyor Sevtap ablada
Baş garson, aramızda para alışverişi olup olmadıgından sorumlu bakan olarak dolanırken ortalarda.

"Ah ah" diyor, kendi hayatından tiradlara başlıyor. Hüzünlü bir hikayesi var. Şaşırıyorum. Çünkü Türkçe'yi inanılmaz güzel kullanıyor.
"Sen beni boşverrr"
"Hem bak vallahi" diyor en sonunda "Kitap okuyana yanaşmam, ama beni sana çekti bir şey" diyor. Ekliyor sonra. "Ne okuyorsun sen bakayım?"

"Tatlı Rüyalar" diyorum.

"Haa severim öyle rüyalı afilli şeyleri, çok okurum ben!"
"Sen de rüyaların kızısın besbelli, ben beyaz sevmem esmer ten severim ama bak vallahi bir şey çekti sende beni."

Hala para alışverişi yok.
Benden para istemiyor Sevtap Abla.

Şaşırtıcı bir durum bu. Ama ben şaşırmıyorum.
20 dakikalık bir "Şimdi sayın dinleyiciler,Gönül frekansı kanalından güzel şarkılar zamanı" yaşıyoruz.
O bunu bir hizmet olarak görmüyor besbelli.


Baş garson bakan başlı başına bir zafer nesnesi olarak gördüğü bendenizi bakışlarıyla kurcalıyor. Bu kızdan para alınmamasının ekonomik olarak yansımaları adlı makalesi icin hayali ve resmi defterine not alıyor.
Sonra bavulumu taa nerelere kadar taşımamda yardımcı oluyor. Saygısı var.

Bye Sevtap Abla.
Haydi görüşürüz evribadi!

Diyerek gemiye doğru yol alıyorum.
:D

***


"Şevket patlamanın hemen ardından göğsünden yükselen tok bir ses duydu. Sonra ciğerlerinde anafor gibi yükselen korkunç bir yanma ve acı hissetti. Bir an sonra beyaz tişörtü üzerine yayılan kanı gördü. Korkusuna hakim olmaya çalıştı. 'Bu sadece bir rüya,' diye mırıldandı gözlerini yumarak. 'Şimdi uyanacağım. Rüyalarda hiç kimse ölmez ki...'"

Canını seveyim Alper Canıgüz.
Kitabının benim bu zaferimde etkisi var sanırsam.
Hem böyle bir olaydan ziyade;
Bir gemi yolculuğunda - farzet ki Titanik tadında bir romantiğim - okunacak en güzel kitaplardan senin bu "Tatlı Rüyalar"ın.

Okudum, okuttum. Ve kimi olaylara kahkahalarla güldüm.

Bir insanın tüm benliği ile salata suyuna banmasını yazabildiğin için kalbimde ayrı yerin.

Bir pidecinin paket servisi ile de değişebilir hayatlar. Bunu öğrendim.

Dolmakalemin işlevini değiştirdi artık beynim. Eternal Sunshine of the spotless mind'a gitti arada yüreciğim.

Bu on numara kurguyla, psikolojik altyapıyla, üstelik de harika bir dille yazılmış kitabı okuyun, okutun...
Ara ara dönün tekrar absürdleşin .
Romantik - psiko olup , komedileşin.

Sevin böyle afilli şeyleri.
Bir neşelenin...

Diyecek birşey yok!
Rüyaların ve Freud'un ışığı üzerimize olsun:D

http://www.idefix.com/kitap/tatli-ruyalar-alper-caniguz/tanim.asp?sid=FW2SSJQ41R6RK0ZOZQO8

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder